
29 Ekim 2009 Perşembe
26 Ekim 2009 Pazartesi
Bir boyama hikayesi
Zeyno kendi odasına gider, annesini çağırır:
- Anne, boyalarımı verir misin? Yok yok, pastel değil, öbürleri...
Uzunca bir süredir kullanılmayan keçeli kalemler (suyla çıkan, kalın uçlu) ortaya çıkar. Masasının üstüne temiz kağıt yapıştırılır, üstünü karalamasına önlem olarak önlük takılır. Zeyno başlar kağıdı karalamaya. Boyaların birini alır, birini koyar...
Anne bakarki Zeyno gayet mutlu, odadan çıkar. Zeyno kendi kendine hem konuşup, hem boyama yapmaya devam eder. Anne arada seslenir:
- Zeynoooo, ne yapıyorsun?
- Boyama kapıyorummmm... Kedi, ağaç, köpek, kuş...
Ve yaklaşık 15 dakika sonra Zeyno annesinin yanına gelir. İşte bu halde...

- Zeyneppp, ne yaptın böyleeeee...
- Ama yıkarız anneeeee
Anne Zeyno'yu tekrar odaya götürüp, masasına oturtur. Kıkırdayarak birkaç kare fotoğrafını çeker. Sonra doğruuu banyoya...
- Anne, boyalarımı verir misin? Yok yok, pastel değil, öbürleri...
Uzunca bir süredir kullanılmayan keçeli kalemler (suyla çıkan, kalın uçlu) ortaya çıkar. Masasının üstüne temiz kağıt yapıştırılır, üstünü karalamasına önlem olarak önlük takılır. Zeyno başlar kağıdı karalamaya. Boyaların birini alır, birini koyar...
Anne bakarki Zeyno gayet mutlu, odadan çıkar. Zeyno kendi kendine hem konuşup, hem boyama yapmaya devam eder. Anne arada seslenir:
- Zeynoooo, ne yapıyorsun?
- Boyama kapıyorummmm... Kedi, ağaç, köpek, kuş...
Ve yaklaşık 15 dakika sonra Zeyno annesinin yanına gelir. İşte bu halde...
- Zeyneppp, ne yaptın böyleeeee...
- Ama yıkarız anneeeee
Anne Zeyno'yu tekrar odaya götürüp, masasına oturtur. Kıkırdayarak birkaç kare fotoğrafını çeker. Sonra doğruuu banyoya...
23 Ekim 2009 Cuma
Alaçatı kaçamağı

Daha önce 1 gece için planladığımız kaçamak hüsranla sonuçlanınca, hiç çaktırmadık bu kez Zeyno'ya. Perşembe günü bavulları toplayıp, anneme geçtik. Cuma sabahı kahvaltı yapınca bir şeyler çaktı aslında ama pek de belli etmedi. Biz de bi cesaret, attık kendimizi 13:15 uçağına. Pusetsiz, sırt çantasız...
İlk iş gevrekçiden kumru aldık birer tane; kendimize "İzmir'e hoşgeldiniz" hediyesi. Aldık arabayı, vurduk otobana. Özlemişim araba kullanmayı, ben geçtim direksiyona. İncirliev'in 4 no'lu odasına yerleştik; hem de "sürpriz"lerle. Taşla tahtanın birbirine karışan kokusu hayalimizi depreştirdi birden.
Çok güzel yemekler yedik, uzun uzun kahvaltılar ettik. Alaçatı pazarını gezdik, hepsi birbirinden güzel cafe'lerde içtik kahvemizi. Sokak aralarına daldık. Alaçatı yetmedi, Ildırı'ya, Çeşme'ye uzandık. Ve tüm bunların hepsini bu kez telaşsız ve çantasız yaptık.
Biz bunları yaparken Zeyno da tam tatil moduna geçmiş. Geç yatıp geç kalkmış mesela. Çikolata yemiş bol bol, poğaça, kek, börek. Yeni kitabını okutmuş bol bol, arkadaşını davet etmiş eve. Kumlu parka gitmiş. Ve bizi neredeyse hiç aramamış. En azından mızırdanmamış, ağlamamış, özlemini belli etmemiş.
2 gün sonra buluştuk. Anneannenin uydurduğu hikayeyle, vapurlar çalışınca. Hani vapurlar çalışmadığı için Ada'dan karşıya geçemedik ya biz! Uzun uzun öpüştük, koklaştık. Ve kaldığımız yerden devam etmeye başladık...
Hepimize iyi geldi bu kaçamak. Ne yapmalı, ne etmeli? Yeni bahaneler bulup en kısa zamanda benzerlerini tekrarlamalı...
10 Ekim 2009 Cumartesi
2 yaş kontrolü

Yeme daha doğrusu yememe krizleri de var son günlerde. Nedenini bilmiyorum ama yine ısrar etmiyorum. Bu duruma çözüm olarak da birlikte topkek yapmayı buldum. Cevizli topkek, havuçlu topkek ve denenmeyi bekleyen sıradaki tarifler...
Konuşma halleri tam gaz devam ediyor. Kelimeler birleşip, uzun cümlelere dönüşmekle kalmıyor, bizi şaşırtan tepkiler, değişik yorumlar dökülüyor artık ağzından. Play tuşuna basılmış teyp gibi, susmadan konuşuyor da konuşuyor...
Tuvalet konusunda hiçbir ilerleme yok. Bu konuda şu cümleler dökülüyor Zeyno'nun ağzından: "Duru çişini tuvaltene yapıyor, Pamir çişini tuvaltene yapıyor. Bebekler çişini beze yapar. Ben daha büyümedim, çişimi beze yapcammmm". E tüm bunların üstüne ne diyebilirim ki? Evde lazımlık, tuvalet adaptörü, alıştırma külodu, yedekleriyle normal külot dahil tüm altyapı hazır ama zamana bıraktık. Bu konuda da ısrar yok!
Sıcak sosyal ilişkiler de tam gaz devam ediyor. Bir bakıyoruz vapurda, ilk defa gördüğü insanlarla bile sarmaş dolaş. Önceden tanıdığı insanlarla ilişkisi ise "aşmış" durumda artık. Mesela ben bu satırları yazarken, Zeyno akşam gezmesinde. Hem de evlerine daha önce sadece bir kez gittiği Meriç'lerde. Galiba bu konuda da bana çekmiş. Bir kere kanı ısındımı, çok seviyor O da...
Ve 1 ay kadar gecikmeyle 2 yaş kontrolüne gittik nihayet. Bu kontrole gitmeden önce yaptırdığımız idrar kültüründe çıkan sonuç yüzünden yeniden idrar verdik. Sonuç Pazartesi çıkacak. Eğer durum yine pozitifse antibiyotik kullanacak. Benim geçirdiği gribal enfeksiyondan miras kaldığını düşündüğüm, devam eden hafif ateşin nedeni idrar yolu enfeksiyonudur belki de? Pazartesi alacağız sonucu... Ve ölçüm sonuçları: Boy 91,5 cm, kilo 12.800 gr. Ortalamada ilerlemeye devam yani. Yol boyunca "bu kez iğne miğne yok!" diyerek gittiğimizden, Hepatit A aşısının ikinci dozunu bir dahaki kontrole bıraktık.
Ve geç kalmış birkaç foto:
4 Ekim 2009 Pazar
Sobe - 101 maddede ben
Damla'nın annesi Yaprak sobelemişti beni. Epey zaman oldu. 101 maddede kendimi anlatmam gerekiyordu. Bilgisayarımın masaüstüne "101" isimli bir word dosyası kaydedip, sıralamaya başladım. İlk 60 madde çorap söküğü gibi geldi peşpeşe. 101'e tamamlamak içinse epey zaman gerekti. Aklıma geldikçe dosyayı açıp, yazdım... Sonunda 100. maddeye kadar geldim. Ama geriye dönüp, yazdıklarımı okuyunca, burada yayınlamaktan vazgeçtim. Bu blogda yazdıklarımı yürekten okuyanların, yazmayınca bizi gerçekten merak edenlerin, hiç tanımadan yürekten sevenlerin olduğunu biliyorum... Onların beni daha yakından tanımasını isterim. Ama ya bilmediklerim? Belki de benim hakkımda çok da şey bilmesini istemediğim insanlar bile okuyordur bu blogu?? İşte bu düşünce beynime yerleşince vazgeçtim kendimle ilgili sıraladıklarımı burada yayınlamaktan.
Ama listenin ilk maddesini yazayım: Sabırsızımdır. Öyle ki, annesinin karnında bile 9 ay bekleyemeyenlerdenim ben. Bir puzzle aldı mı, keyfini çıkara çıkara yapmak yerine, biran önce onu bitirmek için uğraşanlardan... Bu ilk maddeyi yazdım çünkü Zeynep hayatıma girdiğinden bu yana gösterdiğim sabra kendim bile şaşıyorum. Defalarca peşpeşe sorulan aynı soruya, sesimi bile yükseltmeden cevap veriyorum. Aynı kitabı üstüste onlarca kez okuyorum. Yaklaşan öfke krizini fark edip, büyümemesi için sabırla her türlü şaklabanlığı gönüllü olarak yapıyorum. Zeynep'in büyümesini sabırla bekliyorum... Sabırsızlığı yüzünden kendi içine bile sığamayıp, sık sık taşan ben; şimdilerde çoookkk sabırlı bir anneyim...
Sevgili Yaprak, eğer beni gerçekten merak ediyorsan, yazdığım listeyi sana mail atarım... Ve sevgili Çağlayan seni sobeliyorum. Çünkü seni gerçekten daha iyi tanımak istiyorum... veeee senin blog'un sadece davetli okuyuculara açık :))
Ama listenin ilk maddesini yazayım: Sabırsızımdır. Öyle ki, annesinin karnında bile 9 ay bekleyemeyenlerdenim ben. Bir puzzle aldı mı, keyfini çıkara çıkara yapmak yerine, biran önce onu bitirmek için uğraşanlardan... Bu ilk maddeyi yazdım çünkü Zeynep hayatıma girdiğinden bu yana gösterdiğim sabra kendim bile şaşıyorum. Defalarca peşpeşe sorulan aynı soruya, sesimi bile yükseltmeden cevap veriyorum. Aynı kitabı üstüste onlarca kez okuyorum. Yaklaşan öfke krizini fark edip, büyümemesi için sabırla her türlü şaklabanlığı gönüllü olarak yapıyorum. Zeynep'in büyümesini sabırla bekliyorum... Sabırsızlığı yüzünden kendi içine bile sığamayıp, sık sık taşan ben; şimdilerde çoookkk sabırlı bir anneyim...
Sevgili Yaprak, eğer beni gerçekten merak ediyorsan, yazdığım listeyi sana mail atarım... Ve sevgili Çağlayan seni sobeliyorum. Çünkü seni gerçekten daha iyi tanımak istiyorum... veeee senin blog'un sadece davetli okuyuculara açık :))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)