Osman'ın nöbet ertesiydi. Rutin bir şekilde geçecekti. Zeyno öğlen uykusundan uyandıktan sonra annemlerden Ada'ya geçecektik. Ama Pınar Cumartesi açtığı telefonla fitilimi ateşleyince öyle olmadı. Bir anda değiştirdim programı.
Pazar sabahı saat 09:00'da onlarla iskelede buluştuk. Motorla, Kınalıada duraklı Burgaz yaptık. Biz bir ileri iki geri kahvaltı yapacağımız yere varmıştık ki, Osman da katıldı bize. Salaş görüntüsünü şaşırtacak kadar harika bir kahvaltı sundular bize. Tertemiz örtüler, sıkma portakal, sıcacık çaylar, tam kararında kahvaltılıklar. Öyle gözünüzü doyurmayan ama çoğu tabaklarda ziyan olan brunch cinsinden değil yani.
Güneşe verdik sırtımızı, sohbet ettik, yedik içtik... Kızlar neredeyse hiç takılmadı bize. Aslında ara sıra öpüşmek ve şapkaları değiş tokuş yapmak dışında birbirlerine de pek takılmadılar ama herhalde yaydıkları pozitif enerjiden olsa keyifle vakit geçirdiler bize takılmadan.
Dönüşte, sahilde balık keyfi yaptık. Zeyno'nun Ertuğrul'a yaptığı cilvelere, Duru'nun yine oturarak uyumaya çalışmasına güldük.
Burgaz kesmedi, Heybeli'ye geçtik birlikte. Motor saatine kadar sahilde kahvelerimizi yudumlayıp, kurabiyelerimizi yedik. Lafladık, gülüştük...
Yorgunluğumuzun ve yanan yüzümüzün farkına ancak akşam eve gelince vardık.
Ama ne iyi yaptık... Teşekkürler Pınar; ilk fırsatta tekrarlayalım...
Duru'ları yolcu ettikten sonra, tüm günü yorgunluğuna aldırmadan eve dönüş yolunda,
parka saran Zeyno
parka saran Zeyno