25 Eylül'de gitmiştik en son Ada'ya. O günden bu yana, bir daha gitmek için o kadar çok niyetlendik ki! Olmadı, gidemedik ama. Ya şaka gibi o Cuma Zeynep'in ateşi çıktı ya da hava patladı. Geçen Cumartesi, güneşli olmasa da ılık ve en azından rüzgarsız bir sabah uyanınca, kahvaltının peşine pijamaları çantaya koyup, çıktık yola.
Heybeli-Kabataş 11:30 motoru
Yüzünde Cuma günü okuldaki doğumgünü kutlamasından kalma boyalar
Ada'ya gidildiği için mutlu mesutKabataş üzerinden Heybeli. Niyetimiz vapurla gitmekti ama kalkmak üzere olan ve Heybeli'ye direkt giden motor çeldi aklımızı. Son yolcular olarak atlayıp motora, çıktık yola. Biraz heyecanlı, çokça mutluydu Zeynep. Taa ki Ada'ya inene kadar.
Sanki aylardır "Ada'ya gidelim" diye sayıklayan o değildi... Sanki sabah sabah "süslü olmalıyım" diyerek bulduğu her şeyi takıp takıştıran o değildi... Birden hüzünlendi bizimki.
Gün boyunca birçok Ada ritüelini yerine getirdi. Ali'nin vitrinindeki kurabiyelerden aşırdı, "Şeref Abi'nin dondurması"ndan yiyerek dondurma sezonunu açtı, sahildeki çaybahçesinde adaçayını içti, balıklara ekmek attı, sallanmayı, kaymayı öğrendiği parkta vakit geçirdi, birkaç Ada sokağında turladı bizimle...
-Anne bu balıklar kurbağa yavrusuna benziyor
- Evet, ne deniyordu onlara?
- Hımmm... yusufçuk!
- Hayır, iribaş (kitaplar karıştı)
Akşam Halki'deydik Suat'larla. Biz rakı-meze takılırken, Zeyno da koca bir tabak haydari yedi ekmekle. Biz çalan müziğe dayanamayıp, önce masamızın etrafında, alan dar gelince kapının önünde döktürmeye başlayınca, o da dayanamadı. Kıvırdı, alkışladı, yorulunca yere bağdaş kurup bizi izledi.
Tam bir sene önce, Nisan 2010'da, aynı ekip buradaydık. O gün, yine haydari yiyen Zeyno sıkılmış, gecenin devamını Ali'nin pastanede geçirmişti. Bu kez bize hiç sorun çıkarmadan geceyi yanımızda tamamladı. Hem de aramıza katılıp, göbek atarak... Zeyno böyle oynamayı nerde, ne zaman öğrendi ki?Gece bir ilk yaşadık. Kaldığımız yerde, bizimle birlikte değil de, karşı odadaki ranzanın alt katında yattı. Başının yastığa koyar koymaz gözleri kapandı. Güzel bir gün geçirdi ama hep hüzünlüydü ve aylar sonra onu görenleri şaşırtacak kadar sessiz...
Ertesi sabah, taşındıktan sonra ilk defa eski evimizin merdivenlerinden çıktık. Ağır ağır ilerledi önden. Daha önce kapıyı her açık bulduğunda içeri sıvıştığı, dışardan gelirken daha bir alt kattayken "Yaseminnnn" diye bağırdığı kapıdan içeri çekinerek girdi. Her köşesini bildiği evde sessiz sakin simidini yiyip, çizgi filmini izledi. Ve çokça "karnım ağırıyor" dedi.
Dönüş yolunda sessizdi yine; biraz da sinirli. Artık Ada'ya daha sık gideceğimizi hatırlattım, başını salladı sadece...
Heybeli-Kabataş 14:45 motoru
Zeyno biraz sinirli, çokça mutsuzVe işin rengi gece yatarken belli oldu. Tam uykuya dalmadan önce çıkardı ağzındaki baklayı. Sırtını bana dönüp, titreyen bir sesle: "hiç mutlu değilim!" dedi. "Neden?" dedim. "Çünkü ben taşınmak istemiyorum."
- "E zaten taşınmayacağız ki!"
Sesi daha da titremeye başladı:
- "Ama ben Ada'da yaşamak istiyorum!!"